Rumi Takvim Hangisi? Zamanla Dalga Geçmenin En Bilimsel Hâli
Zaman kavramı zaten başlı başına kafa karıştırıcı değil mi? Pazartesi sendromuna tutulmuşken “bugün ayın kaçıydı?” diye sormakla başlayıp “hangi takvime göre?” diye bitiren bir milletiz. İşte bu noktada sahneye Rumi Takvim giriyor. Kimdir bu Rumi Takvim? Ne yapar, ne yer, ne içer? Hadi biraz eğlenerek, biraz da öğrenerek konuşalım… çünkü bu takvim, sandığınız kadar ciddi değil — ama bir o kadar da akıllıca!
—
Rumi Takvim: Osmanlı’nın Zaman Yönetim Uygulaması
Rumi Takvim, Osmanlı İmparatorluğu’nun 19. yüzyılda kullandığı bir takvim sistemidir. “Rumi” denmesinin sebebi, Anadolu’ya yani “Diyar-ı Rum”a ait olmasıdır. Aslında mantığı basittir: Miladi takvimi al, ama yılbaşını hicri usulle say. Yani Ay’a değil, Güneş’e bakar ama yılı hicretten başlatır. Bir bakıma, “iki sistem arasında denge kurmak isteyen orta yolcu” bir takvimdir.
Osmanlı memurları bu takvimi 1840’tan itibaren mali işlerde kullanmaya başlamıştır. Çünkü Ay takvimine göre her yıl on gün kısalıyor, vergiler karışıyor, hesaplar şaşıyordu. Düşünün; devletin kasasına giren para ile çıkan tarih birbirini tutmuyor! Rumi takvim işte bu soruna “mantıklı bir baba çözümü” getirdi: “Tamam çocuklar, hem İslamî olsun hem hesaplı!”
—
Erkeklerin Rumi Takvimle İmtihanı: Çözüm Odaklı Yaklaşım
Bir erkek gözüyle düşünelim. Osmanlı döneminde maliyeden sorumlu bir paşasınız. Her sene Ramazan başka mevsime geliyor, vergi gelirleri karışıyor. Defterdar paşa ellerini ovuşturup diyor ki: “Bu işi çözmek lazım!” İşte Rumi Takvim tam da böyle doğmuş. Pratik, hesaplı ve planlı. Çünkü erkek beyni diyor ki: ‘Bana sistem ver, ben o sistemi düzene koyarım!’
Erkekler için Rumi Takvim; “Excel tablosu gibi net, aylar şaşmaz, güneşin yörüngesi belli” demektir. Rumi Takvim, Osmanlı maliyesine öyle düzen getirdi ki, devlet bütçesi artık mevsimlerle uyumlu hale geldi. Hasat zamanı belli, vergi günü belli, hatta maaş günü bile şaşmıyor. Kısacası erkek bakış açısına göre: Rumi Takvim, kronometreli adaletin tarihsel versiyonudur.
—
Kadınların Rumi Takvimle Tanışması: Empati, Denge ve Estetik!
Kadın bakış açısına göre ise Rumi Takvim tam bir denge sanatıdır. Çünkü o, ne Ay’ı terk eder ne Güneş’e teslim olur — ikisiyle de sağlıklı bir ilişki yürütür! Hicri takvimin maneviyatını korur, ama Miladi düzenin gerçekçiliğini de alır. Yani tam bir “modern ama köklerinden kopmayan” duruşu vardır.
Bir kadın anlatımıyla Rumi Takvim şöyle özetlenebilir: “Ay’ın romantizmiyle Güneş’in disiplini bir araya gelmiş, hem duygusal hem mantıklı bir takvim olmuş.” Hatta bazı tarihçiler bu takvimi Osmanlı’nın “dengeyi bulduğu dönem” olarak da yorumlar. Kadınlar için Rumi Takvim, zamana anlam katan, ilişkiler gibi “düzenli ama sürprizli” bir sistemdir.
—
Gerçeklerle Mizahın Kesiştiği Nokta
Tarihi veriler diyor ki: Rumi Takvim 1 Mart 1840’ta resmen yürürlüğe girdi. Fakat miladi takvime geçilince, 1926’da yerini tamamen Gregoryen sisteme bıraktı. Yani günümüzden 100 yıl önce, takvimlerin “taht kavgaları” yaşanıyordu. Hicri dedi, Rumi dedi, Miladi geldi ve “artık ben varım” dedi.
Ama işin ironik yanı şu: Bugün bile bazı köylerde çiftçiler hâlâ Rumi takvimi “ekim biçim zamanlarını” belirlemek için kullanıyor. Yani o çok modern Miladi bile arada bir Rumi’ye dönüp “bana bir akıl ver” diyor! Çünkü doğanın ritmini en iyi Rumi yakalamıştı.
—
Erkekler Plan Yapar, Kadınlar Hisseder: Rumi Takvim Arada Kalır
Erkek bir tarihçi Rumi takvimi şöyle anlatırdı: “Pratik bir sistemdir, ekonomik hesaplamalarda verimlidir.” Kadın bir tarihçi ise şöyle derdi: “Zamanın duygusal dengesini koruyan, insanla tabiatı barıştıran bir sistemdir.” İkisi de haklı! Çünkü Rumi Takvim, rasyonel zekâyla duygusal sezginin evliliği gibidir.
Bu evlilik bazen Miladi takvimle kıskançlık krizine girmiş, bazen Hicri takvimle tatlı rekabet yaşamıştır. Ama sonunda hep bir denge bulmuştur. Sonuçta hayat da takvim gibidir; bazen Ay gibi romantik, bazen Güneş gibi mantıklıdır.
—
Sonuç: Rumi Takvim — Zamanın Mizahı, Mantığın Kardeşi
Rumi Takvim, sadece bir tarih sistemi değil; aklın ve duygunun ortak noktasıdır. Ne tamamen dini, ne tamamen bilimsel. Biraz “ben de varım” diyen Osmanlı tarzı pragmatizmdir. Yani bir gün biri size “hangi takvime göre yaşıyorsun?” derse, gülümseyip şöyle deyin: “Ben Rumi’yim; hem hisle, hem hesapla yaşıyorum.”
Peki siz hangi takvimcisiniz? Miladi’nin sistematikliği mi sizi yansıtır, yoksa Rumi’nin denge anlayışı mı? Yorumlarda yazın; bakalım zamanın ruhu kimin tarafında?